hastalık boyunca sürekli yatmak ve sonra iyileşince ayağa kalkmak olabilir.

Açıkçası çok yatmadım, daha çok oturdum. Zaten mesleğim gereği de günün büyük bölümünde sürekli oturan biriyim. Oturmaktan olacağını da sanmıyorum.

kuruluktandir.

ilaç kullanıyorsan alerji yapmış olabilir. dikkat.

Cildim kuru değil.

@ peggy, iki gündür belki 10-15 tane pastil(naneli şeker gibi bir şey) yedim. acaba ondan olabilir mi?

Bol kolonya sür. Bu iyi gelir.

Bir de bacaklarını sıkmayan, sadece örtecek bir şey giy. Eşofman gibi bir şey. Bu da kaşıntıyı alır. Tayt gibi olmasın ama.

Naneli şekerdeki tatlandırıcıyla alakalı olabilir.

bilmiyorum açıkçası. bana şahsen parasetamol ve antibiyotikler alerji yapıyor, bacaklarım bahsettiğin şekilde kaşınıyor ve kızarıyor, bir süre sonra da deri soyuluyor.
pastil sanki yan etkisi az olan bir şey ama bir prospektüsüne bak. kaşınma ile birlikte kızarıklık, kabarma, ateş, deride soyulma gibi şeyler olursa doktora git mutlaka.

bir de kıyafetler ve çamaşır deterjanları da alerji yapıp kaşındırabiliyor.

idit: kaşınan yerlere kolonya dökme, keseleme, fırçalama gibi işlemler kesinlikle uygulamayın derim, çok tahriş olur. başıma çok geldi.

alt seviyede bir modem. buna benzer linksys e900 kullaniyorum. evin yarisindan sonra sinyalin cekmesi allaha kaliyor.

@varg ev kaç metrekare?

100 m2

ben nexus 4 kullanıyorum asfalta felan düşürdüm defalarca bişey olmadı. fiyatı da oldukça uygun özelliklerine göre.

asus zenfone 6 ya da bir bakabilirsin. 800 TL

@and justice erol

zenfone'un ekranları ve sağlamlığı konusunda bilgi var mı ? Abi bu ekran kırılma olayı beter bir şey 100-200 olsa yine tolore edeceğimde telefoncular direkt 400-450 tl gömüyor. Benim ikinci hadise bu ve bunuda aynı fiyata yaptırısam telefon fiyatına denk gelecek.

düşürdüğün açı önemli. ekran tarafında köşeden darbe alırsa kırılır. ben hatalı bi refleksle fayans zemine fırlattım adeta g2'yi. 5 6 metre seke seke gitti. yerden alan arkadaş bana uzatırken 'ekran fiyatları ne kadardır acaba' diye düşünüyodum. sadece köşesi göçmüş ve arka kapak çıkmış. ekran sağlamdı.

250 TLye ekranınızı değiştirebilirim isterseniz.

ekranların kırılma nedenlerinin en büyüğü telefon yere düştüğünde köşe kısımlarının yere denk gelmesi. onun için bumper kılıf kullanın en azından

nette 25 liraya bile tam takım ekran satılıyor. bende s4 var. 3-4 kez cebimden düştü betona. bunlardan ikisi koşu halindeykendi. evde koltuk kenarından parkeye düştü 2 kere. hiçbirisinde bir şey olmadı yan tarafı aşındı sadece. ekran filmi var üzerinde belki etkisi olmuştur.

htc desire var bende. çok eski bir model. en az 4-5 defa kılıfsız düşürdüm çizikler dışında bir şey olmadı. bu tür metal kasalı bir htc olabilir.

papitheclown +1

çay bahcesinde yapın teklifi. deniz manzaralı hem. dolmabahcede falan var bogaza nazır.oyle hem luks hem manzaralı mekan kiralasan istanbulda, alkol satmamayı bırak, alkolik olur cıkarsın o kirayla. yani kısacası yok oyle bi mekan. iyi sanslar.

beylerbeyi sarayının yanında bi restoran var. büyük ihtimalle alkollüdür ama sen içmek istemedikten sonra içmezsen sıkıntı olmayacaktır. adı dilimin ucunda nedense durdu beynim.
otoparkı falan var.

size önerim belediye tesisleri, illa da deniz manzaralı olsun demiyorsanız size tavsiyem hidiv kasrı. hem evlilik teklif etmek için de uygun tenhalıkta

by otel
www.byotell.com

beykoz cafe crown.

istinye sosyal tesis.

büyük çamlıca - desde
www.desde.com.tr

Mihrabat korusu

Alkol var mı bilmiyorum ama kız kulesi olabilir belki.

Şazeli cafe, üsküdar

Yapboz tarzı şeyler alabilirsin, nasıl olsa öğretmen. Kolay veya zor olması mühim değil. Canı sıkıldıkça bol bol vakit geçirir. Yapboz meselesine, ev yapımı vesaire de giriyor. Ama oralara gelene kadar bence yapboz meselesi iyi fikir. Sonrasında evde arkadaşlarıyla oynayabileceği oyunlar alırsın; Monopoly vesaire gibi.

Sen çok güzel bir insansın. Sevgilinin aklı varsa seni kaybetmez.

mektup yaz. ciddiyim yaz gönder, inan çok hoşuna gidecektir ve mektuplaşmaya başlayacaksınız böylece hem daha hoş ve tatlı bir hava yakalamış olursunuz hemde o orada mektup beklerken günler daha çabuk geçer. mektup arkadaşı olun yani birbirinizin.

eşimin 4 kardeşi var değil eşim 4 kardeş olmalı orası. anlamaya çalışıyorum kaç dakikadır.

kayınvalide tam erkeğe yatırım yapılırcı kafasında. evlenen kızları evlat olarak görmüyor herhalde. yazık.

imzalamıyoruz desin, kız kendi yüzünü göstermesin annesine. mal mülk de istemesin. ne çirkin işler.

Abi emrediyor ne demek ya? Kafasına göre de o dağıtamaz yani mirası,boşuna planlar yapmasın. Kendi aranızda konuşarak halletmeye çalışın,en son çare mahkemeye vermek olur.

Kesinlikle imzalamasın. Çok duygu sömürüsü yaparsa da "kanun ne diyorsa ona uymak zorundayız." desin.

Üzgünüm ama bu miras olaylarında kimin ne olduğu ortaya çıkıyor. Bekarlar babasının çocuğu da eşiniz değil mi? Kayınvalide resmen "yabancıya gidecek" diye tırsmış burada. O size güvenmiyorsa, siz de ona güvenmeyeceksiniz, bu kadar basit. "Ama annedir" falan diye de vicdan muhasebesi yapmasın. Annesi "ama o da yavrum" diyor mu? Demiyor.

Bence kayınvalidenin derdi kızları değil, malın aile içinde kalmasını istiyor, damatlara geçmesini istemiyor. her halükarda çok ayıp.

hayatta hersey gibi evlat sahibi olmak da bir sorumluluk meselesi. sen sirf o insani 9 ay karninda tasidin diye saygi bekleyemezsin. o yaptigini maymunlar da yapiyor atlar da ayilar da. insan ancak elinden gelenin en iyisini yaptiysa, cocugu icin yapabilicegi herseyi kendini dusunmeden yaptiysa saygi ve sevgi bekleyebilir. boyle bir annenin ne sevgiyi ne saygiyi hakettigini dusunmuyorum. dolayisiyla duygusal somurulerini alip cekip gitmesi soylenmelidir bence.

benim annem ve anneannem su anda konusmuyorlar. cok uzun yillardir aralarinda bircok sorun oldu. baslarda ben genctim, durumu kavrayamiyordum fakat anneannemin anneme yaptiklarini gercekten ben dusmanima yapmam. durum boyle olunca annemin onunla iletisimini kesmesini kesinlikle hakli buluyorum. senelerce annemdir torunlarini gormek ister ailedir diye diye her yaptigini sineye cekti, cok uzuldu. aklim olsa ve o zaman durumu anlayabilmis olsam ben coktan anneannemin karsisina cikmis, annemi rahat birak demis olurdum.

siz de bence bu yuzden karinizin yaninda olun, annesinin boyle duygusal siddet uygulamasina izin vermeyin. kariniz da hakkini almadan cekilmesin. yuzyuze ugrasmak istemiyorsaniz mahkemeye verin, anladigim kadariyla rahatlikla kazanabileceginiz bir dava olur.

ustelik vefat eden baba evlatlarini boyle ayirmak istermiydi bir dusunun. sonucta miras onun mirasi, kazanmis biriktirmis. eminim cocuklarina esit olarak kalmasini yeglerdi.

Hayir feragat etmeyin, cunku boylesi bir somuru yapma kapasitesinde olan insandan hayir gelmez, anne veya degil. Uzulursunuz belki, ama yapacak bir sey yok. Eski anilarla filan mutlu olsun esiniz. Annesini de sapitmis olarak dusunsun, ki zaten oyle.

Bir bakış açısı daha: siz mirastan şimdi vazgeçerseniz bir daha alamazsınız o payı. ama mirastan vazgeçmezseniz, ileride kararınızdan pişman olursanız annenize payınızı devredebilirsiniz. Anneye bak sen.

O ne ya, ne saçma iş. Olur mu öyle şey ? Evlenince evlatlıktan mı çıkılıyor ? Para için çocuğu ile görüşmeyi reddedecekse hiç anne olmasaydı. Acayip saçmalamış anne, hayır bu olaydan sonra nasıl bakacak çocuklarının yüzüne ? Zaten adam öleli 2 ay olmuş hemen mirasının peşine düşmüş, oturmuş düşünmüş, kızları mirastan men etmiş. Ayıp cidden. Kınamak gibi olmasın ama ne anneler var.

ne demek feragat ya?

ulan bi kere benim böyle anam olacak, zaten ben yüzüne bakmam böyle kadının. işe bak amk, duygu sömürüsüymüş. kendi duygusu var mı ki sömürüsünü yapıyor?

Gram aklı varsa imzalamasın. Benzer durumlar cok yasadik, daha sonrasinda kardesler, anne vs ile ara daha cok bozuluyor emin olun.

evli olan kizlar mirastan feragat etmedikleri icin annelerini goremeyeceklerse gormesinler zaten. anne onlari evlat olarak gormuyor , kizlarin da onu anne olarak gormesine gerek yok.

bu miras olayinda su cocuk anasiyla babasiyla daha cok ilgilendi , digerleri ilgilenmedi ; o yuzden ilgilenen daha cok hakediyor mirasi diye bir anlayis var. sonucta o mal mulk edinilirken cocuklarin rizkindan da birseyler harcaniyor. o tarla olmasa belki cocuklar daha iyi birer egitim alip daha iyi birer gelecege sahip olacaklardi. o yuzden miras dedigin seyde herkesin hakki vardir.

anlasmaya yanasmasinlar ; is mahkemeye gitsin gerekirse. miras paylasimi yuzunden kusecek kardesten kardes olmaz.

kisi basi 180bin liralik bir gelirden bahsediyorsunuz. kimse enayi degil o paradan vazgececek kadar. o paraya kendi cocugunuzun egitim masrafi cikar. esin annesiyle dogacak olan sorunu dusunuyorsa , cocuguna daha iyi imkanlar sunabilme ihtimalini de dusunsun.

Ne aileler var yahu. Sadece anne değil diğer kardeşlerin de böyle bir şeyi asla kabul etmemeleri gerekiyor. Zaten kabul ediyorlarsa onlarla da ilişkinizi kesin gitsin.

Damat olarak sen bence pek karışma. Belli ki sen ve diğer damat yüzünden böyle bir şey istiyorlar. Seni ve diğer damadı aileden görememişler, sen de onları görme, bu konudaki kararı da eşine bırak. Madem onlar seni aileden görmüyor, sen de onları görmezsin olur biter.

böyle adaletsizlik olur mu? 2 kız mirastan hakkını almıyor. 1 kız yaşlı anneyle 10 dönüm tarlaya ortak. Erkek çocuk 30 dönüm tarla, ev ve arsa alıyor.

olay sadece eşinizin hakkından vaz geçmesi değil. diğer kardeşler arasındaki bu garip adaletsizliği kabul ediyor ve ayrıca kendi çocukları ve yeğenlerinin de miras haklarından vaz geçiyor.

kayınvalide hem böyle bir adaletsizlik yapıyor hem de yüzümü görmezsiniz diye tehdit mi ediyor? bravo.

bizim karslı komşularımız var, onlarda hep öyle. daha babası hayattayken feragatname imzaladı kızlar. sadece erkekler pay alıyor.
eşinizin ailesi bunun norml karşılandığı, sık yapıldığı bir aileyse, üzgünüm o kaynana sonuna kadar direnir.
tabi sonuna kadar direnmek sizin de elinizde.

simdi anneanne esinden kalan mirasta soz hakki olsa bile o olmeyecek mi? diger bekar kizi da bir gun evlenmeyecek mi?
oyle is mi olur? esiniz kesinlikle kabul etmesin boyle bir seyi. kanunun uygun gordugu sekilde paylasacagiz, bu sekilde bir seyi onerdigin icin de sen beni gormeyeceksin desin.

kusura bakmasin ama bedduasi da kendine doner, fazla soylenmesin bence ortaliklarda.

esinizin iki arada kalacagi bir durum yok. babasindan kalan mal, tabii ki de hakkini alacak, tabii ki de kullanacak o parayi. torununun da mirasi o para, onun da rizki. anneanneye soyleyin hadi kizini gozden cikarmis, o cocugun hakkini yerse allah sorar hesabini.

bana annem ayni seyi yapsa, yapmak degil, teklifle gelse, hatta bir sozcukle ima etse omrum boyunca bakmazdim yuzune.

e yaptığı zaten gidiş geliş yapmama, aksi yönde beddua sebebi.

ikna ediniz bir şekilde efendim. kendiniz için değilse olan/olacak çocuklarınız için. onların da hakkıdır. hak yedirmeyin. ki kendiniz için bile oldukça önemli miktar. kabaca 180 bin. bir de fiyatı boş verin 40 dönüm arazi yani.

bunlar eskide kaldı diye biliyorum hala devam etmesi enteresan.

e o bekar kız evlenince gene damada kalcak, oğlan evlenince de geline kalcak. hiç mi evlenmicekmiş bunlar. hele o oğlan iki güne ölse gelin ne bayram eder o parayla. o zaman napcak kaynana hanım.

ne acaipler var memlekette ya. verin avukata hocam acımayın hiç.

Öncelikle başınız sağolsun.

Böyle alengirli oyunlara, miras paylaştırma işlerine giriştiyse bir anne, ben eşinizin yerinde olsam "zaten bu muhabbetlerden sonra gidiş-geliş yapıp huzurumu kaçırmanı istemem, istediğin kadar da beddua edebilirsin her ettiğin beddua için allah sana 10 katını versin" derdim. Sert oldu ama insanın baba acısının üzerine bir de böyle saçma şeyler yaşaması çok üzücü, sizin adınıza üzüldüm, daha çok da sinirlendim.

Kesinlikle hakkından vazgeçmesin. Oğlan da allah bilir "hayırsız enişte" modunda gezen bir elemandır, o tarla 3-5 senede erir gider.

Yanlış kategoriye açılmış ama olsun. Kesinlikle vazgeçmesin, yoksa aptal olduğunu düşüneceğim. Öyle şey mi olur?

Bekar kızını ve erkek oğlunu (anladınız siz onu) bir nebze kayırmasını, biraz daha onlar lehine bölüştürmesini anlayabilirim (hak vermem de bu toplumda normal karşılayabilirim) ama komple feragat istemek bu devirde çok ayıp. Sakın vazgeçmeyin.
Haa, köyde filan yaşıyorlarsa zaten tapu eşinizde bile olsa tarlaları onlar kullanır, ektirir biçtirir bir sorun olmaz satmadığınız sürece. Kayınvalide bir şey kaybetmez yani.
Aradan yıllar geçince ise köprünün altından öyle sular geçer ki, bakalım nasıl bir gelin nasıl bir damatla karşılaşacak da şimdiki fikirlerine pişman olacak onlar yaşanınca görülür.

eşiniz yerinde olsam "o fegatanameyi imzalarsam ben görüşmem zaten senle" derim, karşı atağa geçerim. hatta uygularım da. ardından da görüşmem.

siz sadece bunun ne kadar onur kırıcı olduğundan bahsedin. gerisini eşinize bırakın bence.

ulan ne dine ne hukuka uyar bu.

valla ben o bedduanın tutacağını sanmıyorum kardeş. allah bilir tabi. madem anne müslüman -öyle anladım- aç kuranı göster. kuran emrediyor sana ne oluyor? de.

anne bayaa saçmalamış. yabancıya gitmesin diye yapıyor hadi orasını anladım da malın çoğunu oğlana bırakmak nedir? bence malın hepsi annenin üstüne olsun. damatlar ve gelin de babadan kalan paradan hak iddaa etmeyeceğim diye kağıt imzalasınlar. anne ölünce mal 4 çocuğa eşit dağıtılsın. mantıklı olan bu. eşin bu teklifle gitsin bunu da kabul etmezse o anne kan bağından başka bir şey yok demektir.

şu an bir çocuğunuz olmayabilir ama bu, çocuğunuzun hakkını yedirmektir. kayınvalidenizin yaptığı, evladınızın geleceğinin bir parçasına sırf kendi hırsları, kendi bencilce istekleri için el koymaktır. eğer sırf onu tatmin için, aman allahından bulsun, ne hali vars görsün, aman aramız bozulmasın diye buna izin verirseniz, bu hak yemeye, bu hırsızlığa, bu vicdansızlığa ortak olmuş olursunuz.

her ne şekilde olursa olsun göz göre göre hak yiyen kişi zerre saygıyı hakketmiyor demektir. hele kendi evlatlarını ayıran, ayrımcılık uygulayan, hakkını yiyen bir anne yalnızlıktan başka bir şey hakketmiyor.

fakirler yararlanamaz kanımca, o yüzden para kas

@neseranni

akademisyen olma hedefim var. iş görür heralde

Çok umutlu değilim. Ölünce ruhun yaşamaya devam ettiğine inanıyorum ayrıca. İş görür sanki bu.

o simdilik imkansiz. en yakin alternatif icin the island filmini izle. sonra gel yeniden konusalim.

Turritopsis Nutricula türü ölümsüz canlılar var, dışarıdan bir müdahale olmadığı sürece ölmüyorlar. Ben biliminsanlarının canlılardaki bu özelliği kopyalayabileceklerini düşünüyorum ama bugünkü şartlarda mümkün değil tabi.

İşte 55 yıl içerisinde o şartlara ulaşabileceğimizi düşünüyor musunuz?

sen ölmezsen dünya yaşanılır bir yer olmaktan çıkacak. ölmen gerekiyor. topraktaki solucanların besine ihtiyacı var. saprofitlerin ve çürükçüllerin senin etindeki proteinlere ihtiyacı var.

öleceksin kısacası.

bir de kalbe takilan elektrotlarla kalbin sonsuza dek atmasini tetiklemenin yolunu buldular gecen yil. hadi gene iyisin. bir adim yaklastin gene.

55 yıl içinde olmaz. Şunun şurasında daha 16. yüzyılda Dünya tepsi şeklinde zannediliyordu.

bedenı dondurarak ılerde uyanma ıslemı bıldıgım kadarıyla zaten oldukten sonra yapılıyor. bunu olmeden yaptıracak ılk kısı bır turk. adı guner kuban. kendısı hayatteyken tum kanını cektırerek kendını dondurtacakmıs. yanı dondurulmak ıstersen zaten oleceksın. eger guner kuban'da basarılırsa belkı sen de ıkıncı olabılırsın.

malıyetı de 150 bın dolar cıvarındaymış.

bana kalırsa olumsuzluk dıye bır sey yok.

Nicin olmek istemiyorsun

Aziz Dostum Oddyseus

Yaşam hepimize çok güzel geliyor biliyorum. Ama beynimizin kayıt bölümü sadece belirli bir süre. Hafızamızı 3 ay olarak düşünüyorum. Ama seni kırmamak adına bu 10 yılmış gibi konuşacağım.

Kendini bilgisayar gibi düşün. Hard diskinin ise 10 yıl aldığını. Ram de zekana göre ortalama insanın zekası 5x diyelim seninki 10x hızında olsun. Ram in arttıkça detaylara inme kapasiteden artıyor.

80 yılda yaşasan 20 yılda yaşasan hafızan sadece 20 yıllık kısmı kaydedeceği için; yeni gördüğün şeyler sana eskileri unutturacak.

Düşünsene şu ana kadar neler unuttun.

Demem o ki 400 yıl yaşamanla 80 yıl yaşamış olman arasında büyük bir fark olmayacak. Hafızan hep 10 yıllık olacak. En geridekiler ise uçup gidecek. 400 yaşına da gelsen 80 yaşındaki insan kadar tecrübelerin olacak en fazla...

O yüzden fazla yaşamak acıdan başka bir şey değil.

Ben de senin gibi düşünüyordum. Ama kalıcı olabilmek cidden çok önemli dünyada. Bugün yüz binlerce tarihi ismin adı milyarlarca kez anıldı. Sadece bugün insanlar;

-Newton
-Beethoven
-Paganini
-Atatürk
-Che
-Gazneli Mahmut
-2. Mehmet
-3. Selim
-Romen Diyojen

gibi tarih, müzik, sanat, siyaset ve din adamlarının adını andı...

Düşünsene 200 yıl sonra mezarın başında bi parçayla anıldığını. Sanırım bundan büyük zenginlik yok.

Çok uzun ve niteliksiz yaşamış hiç bir insanı tanımayız. Sonuçta onlarda ölmüştür.

Ölümsüz olanlardan olmaya çalışmak senin ilacın. Bence bunu başarabilirsin

@angelus Hocam bence referans noktan yanlış. 3 boyutlu yazıcıyla yapay organ üretiyoruz. Tıptaki Son 20 yıldaki gelişme önceki 150 yıla bedel. İvme artıyor sürekli.

her canlı ölümü tadacaktır.

Allah

abi bırak yaşlanmayı, daha saç dökülmesini çözen yok. anca elde kalanları dağıtabiliyorlar. daha bunun gözü var dişi var kulağı var. olmaz o iş. ölümü tadacağız.

müslüman ol. Müslümanlıkta ölüm yok ölünce hemen yine diriliyorsun.

Ben de ay kalıcı bir şeyler bıraksam hatırlansam ne güzel olur falan diyordum ama o da hikâye. Dün izlediğim bir filmden yazıyorum.

"Öyle bir zaman gelecek ki hepimiz bir gün öleceğiz. İnsanların olmadığı zamanlar vardı,
insanlık sonrası zamanlar olacak. Kim bilir, belki yarın; belki bir milyon yıl sonra. Bu gerçekleştiğinde kimse hatırlanmayacak: Ne Kleopatra, ne Muhammet Ali, ne Mozart ne de buradakiler. Unutulmak kaçınılmazdır. Bu düşünce seni korkutuyorsa aklından çıkar gitsin. Tanrı biliyor ya, hepimiz öyle yapıyoruz."

Kalıcılık diye bir şey yok işin özü, herkes geberecek, hatırlayacak kimse kalmayacak.

Ben cozum bulunacagini dusunmuyorum. Neye dayaniyorsun dersen, dayandigim birsey yok. Olmayacagini tahmin ediyorum sadece:)

duyduğum kadarıyla yeni bir bilimsel çalışmayla tamamen ölmüş biri canlandırılmış ve hala da yaşıyormuş. bu kişi daha önce nitrojenle dondurulmuş. ciddiyim şaka filan değil. bir arkadaşım söyledi ama kaynak belirtmedi.

Aslina bakarsan bilim insanlarinin bile birsey soylecek ongorude bulunmasi zor. Biz ne soylersek soyleyelim.

@stratejistyen Hocam cryonics ile çok yakından ilgileniyorum ama insan üzerinde çözülme işlemi yapılmadı henüz. Labaratuvar koşullarında öldürülen köpeğin kanlarını çekip içine sıvı nitrojen koyarak dondurdular. Ve çözdüklerinde köpek yaşamını sürdürmeye devam etti. En başarılı deney bu diye biliyorum. Öyle bir şey olsa illa karşılaşırdım

40 yaşından sonra gebe kalan kadınların gebelikleri ya da gebelikten sonraki 1 sene içerisinde ölüm riskleri diğer yaştakilere göre ciddi daha fazla. bilimsel bir kaynak olmamakla beraber odds ratio'sunun telomeraz aktivitesinden daha fazla olduğunu söyleyebilirim (tabii ki 40 yaşından büyük kadınların gebelik sırasında ölme riske diğer yaş grubundakilere göre 5 kat fazladan başlıyor, 60 kata kadar çıkıyor)

hayatın tadına var. her yaşın keyfi ayrı güzel. ölmekten mi yaşlanmaktan mı korkuyorsun buna karar ver (yani aslında ölmekten mi korkuyorsun yoksa yaşamaktan mı)

insanoğlu ölümü alt ettiği zaman gerçekten yeryüzünde cehennemi göreceğiz. 70-80 yıllık hayatımızda bile dünyanın ağzına ediyoruz. kimse ölmese artan popülasyonu kim doyuracak? hadi diyelim bir grup özel insan buna ulaşacak, bu özel insanları kim seçecek?

gibi gibi çok sayıda etik problem var karşında

ben bahsimi sibernetiklere oynuyorum. bilinci sibernetik bedenlere koyabilecekler ilerde.

@jaaaccckkk

bana yetişir mi hocam?

Ölmek istemiyorsun, ama yaşın ilerledikçe bu fikre alışacaksın. Ve öleceksin.

Sorunuzun cevabi "evet." Ama soru kotu. Sansiniz var mi, cevabi: evet var, yani ihtimalen var. Ama rasyonel ve istatistiki olarak var mi? Bilemem.

Ama biraz felsefe ve psikoloji okusak belki de bu genclik hezeyanlari gecer diyorum. Varolusculuk ile baslasak belki daha da yararli olabilir. Ayrica "Cognitive Psychology" ile de destek yapabiliriz.

Uzun yasamanin cok da onemli olmadigini farketmek gerekiyor. Yani onemli olan boyutu degil, islevi :-)

Meditasyon yapin, sakinleyin, Sidhartha nin hayatini izleyin, balik tutun, bilgiden biraz uzak durun isterseniz.

Gelin bir kahve ikram edeyim Sbuxtan.

Etc. etc.

Dedigim gibi, genclik hezeyanlari bunlar, aksi de kabullenmek degil, olumun icsellestirilmesi ve aslinda "olum" diye bir kavramin olmadiginin, bunun insan oglunun gotunden uydurdugu bir kavram oldugu, evren de transformasyon oldugu, her bokun bir sekilde recycle edildigi .... etc.

Sony iyiydi ama bozdu galiba :D
Migros'u severim, bim ve a101'de işini düzgün yapanlardan.

çok ağır vergiler var bu ülkede
neredeyse kazandığının yarısını kdv, varlık vergisi, damga o bu falan diye veriyorsun
ya fiyat artacak müşteri azalacak, ya da işi kalitesizleştireceksin
kanunların standartlara göre kontroller yapmaları, bu kontrollere uyanlara da vergilerde indirime gitmeleri gerekiyor.
Ben kızamıyorum şahsen bir çok firmaya, adam senden aldığı paranın yarısını vergiye, kalanını personeline dağıtıyor neredeyse

Doğuş grubuna bağlı firmalar.

Solem teknoloji sanat ve moda ltd :D

superonline fena değil bence.

oyle bir firma dunyada yoktur.

cunku senin cok iyi hizmet aldigin bir firmayi digeri itin g*tune sokar cikarir.

bugun baksan, bmw almayin su sorunu yasadim der biri, oburu mercedese yanasmayin der,

biri turkcelle bok atar, oteki vodafondan kacin der.

yani % 100 muster memnuniyeti saglayan firma yoktur.

Sunexpress
Ama Alman etkisi ile

Ptt

LC Waikiki'nin internet satisi. Adamlardan onlarca kez alisveris yaptim ve bir suru de iadem oldu. Kargo her zaman zamaninda ve ayni tarz ve kalitede paketlenmis sekilde geldi. Iadelerin de ucretlerini eksiksiz ve cok cabuk sekilde odediler. Ayrica bu firmanin magazalarinda da degisim ve iade ayni sekilde cok sorunsuz.

Ama Turkiye'de kaliteli hizmet alinabilecek firmanin neredeyse olmadigi fikrine katiliyorum. Cogunlugun mutlaka bir noktada bir defosu var.

hizmet sektöründe pek degil, ama üretim sektöründe cok iyi calisan firmalar var.

bir de cogu firma türkiye merkezli degil, seni dinlemeyecekler cogunlukla. en basitinden telefon sirketleri özellikle yazilim ve regional istekleri yok sayiyor, ancak general mobile forum donanimhaber okuyup bu istekleri yeni güncellemelere eklemeye calisiyor. garip degil mi?

otobüs firması olarak nilüfer. o kadar gittim geldim maşallahı var.

türk markası olmak zorunda değilse eğer Bosch diyorum. Bir buzdolabı aldım 15 gün oldu önce nakliyecilerle ilgili görüşümü aldılar bir sorun yaşadım mı diye, sonra kurulumu yapan teknik ekip için aradılar gereken bilgileri verdi mi memnun kaldınız mı diye, şimdi bir de bayii ile ilgili görüşümü almak için aradılar.

Samsung'un şikayet hattını aramıştım bayii ile ilgili sorunumu çözmeleri için o bayii ile sizin aranızda bizi ilgilendirmez demişlerdi.

Ben hayatımda hiç bu kadar hizmet için anket yapan, aldığım hizmetten memnun olup olmadığımı soran bir firma görmedim.

20800 mah bana pek gerçekçi gelmedi. 2800 olmasın sakın? Bir de gerçekten 20800 ise günlerce dolmaz o batarya. Sonuçta 1A'lık adaptörle dolduruyorsun.

telefon için çok fazla kanımca. ben 2400'Lük ve 10400'lük kullandım. 2400 olan bile yeterliydi. her gün şarj ediyordum ama hem ucuz hem de hafifti.

3200 mah'lık bir bataryaya sahip bir telefonum var. Ve kamp için düşünüyorum. Yani en az 4-5 kez doldurma ihtiyacım olabiliyor. bunun gerçek gücü 14.000 küsur mahmış.

Herkes söyleyecektir ama tabi ki bozcaada'yı tavsiye ederim.. Bol bol şarap içersiniz.. Biz ada campingde kalmıştık (çok konfor aramıyorsan tabi) gayet güzeldi ve ucuzdu. Plajları da temizdir. Suyu soğuktur vs.

Bozcaada. Çadırkent var. Baya uygun düşer.

denize girmek istiyoruz dağ tepe gezmek değil. bir de bizimki bayılır doğa tatillerine ama ben çadırda kalamam:/ bunun böceği var, duşu var, tuvaleti var..

gökçeadaya emekli olunca gidersiniz sevgiliyle gökçeada zor olur güzel koyların olduğu yerlere yakın düzgün otel bulmak zor pansiyon sartları da malum ama gökçeadaya giderseniz laz koy çok güzeldir

teoride, cinlere inanmayan müslüman değildir. zira kurandaki bir ayeti bile inkâr etmemen gerekiyordu yanlış bilmiyorsam.

eksi sozlukte eksiyen adam +1

kuranda geçen birşeyi inkar eden müslüman değildir. net.

içki içip zina yapan da müslüman değil demek ki o zaman. hayda müslüman kalmadı. üstteki cevaplar +1

@proletarier aller lander vereinigt euch
içki içmek yada zina yapmak kuranı inkar etmek demek değildir. kuran insanlar zina yapamaz demiyor, zina haram ve günahtır diyo. zina günah değil dersen dinden çıkarsın ama günah oduğunu kabul ediyorum ama yapıyorum dersen sadece günah işliyorsun.

@comptrol evet büyü var büyük bir günah yapmak ama büyünün de büyücünün gücünden değil Allahın dilemesiyle tuttuğunu da bilmek lazım. tutarsa tabii. yani ortada şirk koşmaya arzulu bir büyücü varsa Allah'da ona al bakalım diyebiliyor, ha bu büyüden etkilenen masum insanlara ne oluyor denirse onlarda o büyücünün şirk koşmayı dilemesinin etrafındaki öykünün bir parçası, kim zarar gördüyse hakkını sonuna dek alacak nasılsa..

@proletarier aller lander vereinigt euch cevap verecektim ama yakuza123 cevap vermiş. müslüman olduğunu iddia eden gerzekler gibi bu zamanda zina günah olmaz hocam diye götünden din uydurmuyorsa, günahının farkındaysa şirk koşmak haricinde hiçbir günah insanı dinden çıkarmaz. inkar farklı bir olay.

bu arada: www.cbsnews.com

teknik bir durum. yani dini bütün olarak, olduğu gibi kabul etmeyenler o dinin mensupları olmuyorsa müslüman değiller teknik olarak. önemli olan bireyin kendi inançları, kendisini nasıl gördüğü ve hissettiği. biraz kültür de giriyor işin içine tabi. o yüzden vardır elbet.

arkadaşlar yapmayın etmeyin dediğiniz şeyler kendinizi kandırmak. günah olduğunu bile bile yapılan şey inkardır. kuranın bug'larından bahseder gibi yazmışsınız.

@proletarier aller lander vereinigt euch
nasıl yani? o zaman her hangi bir günahı işleyen dinden çıkıyor mu? neye dayanarak bu söylediğini söylüyorsun? Ayrım çok net,kuranın günah dediği şeye günah değil dersen kuranı inkar etmiş oluyorsun. Ama günah kabul edip yaparsan da hanene günah yazılıyor cezasını çekiyorsun. bug nerede?

"Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım."

ZÂRİYÂT - 56

Kuranı Kerim'de herşey net. ayeti inkar eden maalesef dinden çıkmış olur.
"cinlere inanmayan müslüman" diye bir tabir olamaz yani.

ya şimdi şöyle bi şey var, cinlerin varlığına inanmak zorundasın ki müslüman olasın, aksi kuran ayetini inkara gireceğinden dinden çıkarsın. ama cinlerin kaçırdığı, musallat olduğu vs insanlara inanmak zorunda değilsin. yani varlığına inanmak ile insan üzerindeki bu tip yaptırımlarına inanmak ayrı şeyler. kuran'da haklarında geçen ayetler belli, o ayetlerde yazanlara inanmak şart. da diğer bi çok bilgi hadis kaynaklı, (hadislerin sahihliğini tartışmamakla birlikte) bunların içindeki çoğu mesele itikadi değil, dinin kurallarıyla falan da ilgisi yok. yani inançta bi eksik gedik yaratmıyor, titiz davranmak da gerekmiyor. haram helal gibi konular, ya da imani konularda daha dikkatli davranılır. cinler o meseleye girmiyor.

Hayyam Pasajı'nda bulursun elbet? Orada bulamazsan nerede bulunur ki...

Buldum, ama 50 TL istiyorlar, Aletin kendisi 125 TL civarında. Sizce almalı mıyım? Tripod kaliteli bir tripod, alman malı, ne dersiniz?

Compumaster in 4 alttaki duyurusunda cevap.

''skes'' kültürümüz yok.

Ben cevap yazdığım için olabilir, hatta bu duyuru da silinebilir ;)

cinsel içerikli şeyler yazıldığından ötürü google ads reklamlarını çekmiş(yani sitenin gelirleri düşmüş)

Kibrit suyu, sen de şimdi yazmış oldun anahtar kelimeleri?

evet şimdi tuvalette aklıma geldi, lan cevap diye yazdık bunu da görüp bornocu demesinler dedim, silmeye geldiydim, sildim.

Sen bana zor. Benim uzmanlık alanım.

Edit: silindi mesajında ne diye silindiği yazıyorsa o.

ilk kural güleryüz.

Klasik romanları okuyun. Ne alâkası var demeyin.

Günaydın. :)

İkinci kural; ses tonu. Seda Sayan değil, Zuhal Olcay/Leman Sam tonu kullanıyoruz.

Nezaket, zarafetle birleşmediği sürece çok yapmacık durur, 100 metreden anlaşılır o samimiyetsizlik.

Ve evet; kurallar üstü maddemiz samimiyet. İçinizden gelmeyen gülümseme, sizi güleryüzlü değil, eğreti mimiklere sahip biri yapar. İçinizden gelmeden yumuşak bir tonda konuşmaya çalışırsanız, sesinizi zaten düzgün ayarlayamazsınız. Gergin görünmenize neden olur bunlar da.

Bir diğer kurallar üstü madde ise; insanları sevmek. Eğer insanları sevmiyorsanız olmaz o iş. Pozitif olmak şart yani.

Oturun birkaç Zuhal Olcay/Leman Sam röportajı izleyin; söylemek istediğim her şeyi görebilirsiniz. :) Zuhal Olcay mesafeli ve naziktir, Leman Sam sıcakkanlı ve naziktir, gözlerinin içi güler.

kültürlü olmak lazım bence en çok. fahriye evcen'in röpörtajlarında vs görüyorum ben de bunu en çok mesela.

o boğaziçili ondan öyle. ik da boğaziçili.
maalesef boğaziçili değilsen istesen de olamazsın.
hani odtülü olsan belki.
bu ülkede bütün nazikler boğaziçili.

insanın yapısı bu, kolay kolay değişmez. belki yaş ilerledikçe kendi kendine gelişir, ama sanmam onu da.

compadrito'nun önerisine katılıyorum. kurduğunuz cümleler, seçtiğiniz kelimeler farklılaşacaktır.

öyle kitapla, ses tonuyla olacak şey değil. ilk başta mutlu olman lazım. üzgün, depresyonda, dertli, kederli biriysen istersen sesin ayşe taş gibi olsun gene de olmaz o iş. eğer mutlu biriysen, başta bunu karşıdakine göstermen ve enerji, güleryüz ve şefkat ile harmanlayıp karşıdakine empoze ettirmelesin.

biraz bahsettiğiniz gibi insanların olduğu ortamlarda vakit geçirmek elzem bana göre. sadece klasiklerle olacak iş değil. öteki türlü yapılması gerekeni bilseniz de, o an yapamıyorsunuz. geriye bakıp "ulan naptım ben" diyorsunuz. tabi yine ulan dememeniz lazım aslında. demek ki kibar değilmişsiniz özünüzde. hemen gidip bi enfiye kutusu alın. anam kafam karıştı.

Bence nezaket karsisindaki konusurken onu dinlemektir.lafibi bolmemektir.konusurken'sirasini'bekleyendir.ha tabi kendi konusuyorsa karsidakine zamani gelince'sirasini'vermektir.(bkz.turn-taking)

sorunuza cevap degil ama eger cok acele bi isiniz yoksa, az daha bekleyin. yakinda yeni ehliyete gecilecek, cipli falan. o zaman bi daha ugrasacaksaniz, bi daha para yatiracaksiniz.

Ben yeniletmedim, yeni çıkarttım ama çok farkları olduğunu sanmıyorum.
İlçeden yaptırdım.
Bilmiyorum.
Kalabalık yoksa 5-6 dakika sürüyor ya da aynı gün daha sonra gel diyorlar.

Brikaç aydır yeni çipli çıkacak diye bekliyorum. Ama sanırım 2015 ocağa uzamış. Ehliyet perişan durumda. polis çevirmesine takılacğaım diye korkmaktan gece araba kullanamıyorum. Ama daha da önemlisi muayeneye girecek araç, bu ehliyetle kabul etmezler. ondan değiştirmem gerekiyor.

@reinder, belgeler neler?

arac muayenesi icin ehliyet lazim degil ki.

edit: eheh gene soruya cevap olmadi.

Ehliyeti alıyorlar araç muayene edilirken. Öyle hatırlıyorum ben.

günaydın, mesaj attım.

orada "hadise" demişim, "hadis" dememişim. muhtemelen ironi içeren bir görsel paylaşımı idi. ben de hatırlayamadım şimdi.

bu arada twitter hesabım: twitter.com

kısa film festivallerinde 5dmii ile çekilen filmleri atlas sinemasında perdede izledim cillop gibiydi.

Full mü SLR ile çekilmiş, yoksa bazı bölümler mi?

nyet.
4k çeken olması lazım.

dizi olur ama bak.


bir de jöle efekti nedeniyle o iş zor.

gayet de olur.

bırak d slr'yi aynasız fotoğraf makinesiyle çekilen filmler bile gösteriliyor. örneğin 1000 dolardan bile ucuz olan panasonic lumix dmc gh2 ile çekilen iki film gösterime girdi. bunlar sadece bildiklerim daha da vardır.

türk filmi: www.imdb.com

yabancı film: www.imdb.com

buradaki linkte kamera da yazıyor hatta: www.imdb.com

önemli olan kameranın saniyede kaydettiği veri miktarı. mesela gh2 hacklenerek saniyede 100 mb veri yazmaya kadar gidebiliyor.

Canon eos 5d mark3 ile çektiğin şeylerle istediğin her şeyi yapabilirsin.

ileride kaygı bozukluğuna hatta panik atak olmana yol açabilir. eğer seni rahatsız edecek düzeyde ve kontrol edemiyorsan psikolojik yardım almalısın.

aynen ya ben temizlik aşamasında değilim galiba henüz ama bir şey satın aldığımda ya tam istediğim gibi olacak ya olmayacak. olana kadar beklerim almam yani. ve almadan önce günlerce araştırırım.

2 senedir bot ve deri mont almadım mesela acayip ihtiyacım olmasına rağmen. evime eşya bile almıyorum bazen daha sonra istediğim gibi olanı alırım diye.

(bkz: mükemmelliyetçi kişilik bozukluğu)

"en iyi" kavramını sorgulayarak başlayabilirsin. bir şeyin en iyi olup olmadığına nasıl karar veriyorsun, bu kararı verirken nelerden etkileniyorsun. göreceli bir kavram bu. bakış açını değiştirdiğinde, gerçekten "iyi" olduğunu düşündüğün şeyi çözdüğünde rahatlarsın bana kalırsa.

+1
ben de böyleyim.
ya hep ya hiç, ortam yok, muallak işleri sevmiyorum. muallaktaysam harekete geçemiyorum, bu bana çok şey kaybettiriyor lakin karakterim bu.

bir eşya edineceksem 250 tane yer gezerim içime sinmediyse bedava verseler almam, bulana dek günlerce hatta aylarca gezerim öyle alırım.

satın aldığım hiçbir şeyi "neyse ya bu da aynı işi görür" diyerek almadım.

bir +1 de benden
az önce beğenene kadar canımın çıktığı cupcakeli kavanoz siparişim geldi kavanozlardan biri kırık ve markafoni değişim yapmıyor iade edin diyor. ben onları beğenip karar verene kadar nasıl uğraşmışım şimdi biri kırık olduğu halde iade edemiyorum. çünkü en iyisi oydu daha iyisini bulamicam.
en çok da ders çalışırken zorluyor, yeterince çalışacak zaman yoksa ya da başaramicağını düşündüysen baştan bırakıyorsun.

hayatı kendinize zehir etmiyorsunuz, çünkü o "hayat" dediğiniz şey yani özel olarak sizin hayatınız dediğimiz zaman, siz ile var olur,sizin karakteriniz, özellikleriniz, kusurlarınız ve takıntılarınızla var olur, aksi takdirde başkalarının belirlediği ideal hayata imreniyor olursunuz.
nacizene fikrim, bu takıntılarınız, etik ve ahlaki sınırlar içinde ise, sizden başka kimseyi rahatsız etmiyorsa bunlara alışmanız bunlardan kurtulmanızdan daha kolay ve faydalı olabilir. yine de emin değilim, sadece olabilir diyorum.
özet olarak, bu mükemmelliyetçiliğinizi devam ettirin, başkalarından aynı özeni ve eforu beklemeden yaptıklarınız ve yapacaklarınız ile gurur duyun. bence sizin gibi insanlara da gayet ihtiyaç var:)

17" bilgisayarlarin mobilite sorunu cok buyuk.. arada bir de olsa tasiman gerekecekse kufredebilirsin her seferinde.. onun disinda o sekilde kullanilacaksa fazlasiyla yeterli, fiyat konusunda arastirma yapmak lazim pek bi fikrim yok fiyatlar ne durumda

@ buzzlightyear: kaç sene götürür böyle bişey?

- fiyat normal-iyi arası. TR için çok iyi tabii.
- HP üzen bir marka. Dell-Toshiba-Asus-Sony 4lüsünden şaşmazdım.
- 17' kullanmak istiyorsan kullan. İETT'ye bindirmeyeceksen...
- Ekranı 1920 çözünürlük olan bir şey bulsan süper olurdu.
- RAM sonradan takılır. i5-i7 işlemciye hiç gerenk yok.
- SSD büyük fark yaratırdı ama fiyatı da 3'e katlar, bunun emsali değil.
- bestbuy dışında internet-only magazaları araştır daha iyi daha uygun bulursun.

@ 507: teşekkürler, net cevaplar vermişsin. bir kaç tane de "internet-only" dükkan adı söyleyebilir misin, bu anahtar kelimeyle bulamadım sanki.

bence 4gb ve i3'lü bilgisayar anca nette gezip tozmaya yarar. ee onun için de ben laptop yerine tablet tercih ederdim.

i3 işlemci bence hiç alınmaması gereken bir şey.

4gb ram arttırılır, 8 yapılır sorun değil.

ekranın büyüklüğü taşıma problemi yaratır. büyük notebook çantası bile bulmak zor.

ekran çözünürlüğü o boyutta mutlaka full hd olmalı (1080p)

hdd iyi. ssd olsa daha iyi olur ama fiyat uçar o zaman da.

ekran kartı eh işte. daha iyi bir ekran kartı olsaydı zaten diğer donanıma takılır performanslı çalışmazdı.

usb 3.0 olması çok iyi. ama toplam 3 usb az olmamış mı koca makina için.

gigabit etherneti yok.

fiyatı uygun ama. :D

@ marido: niye öyle dedin ya, i3 iyi değil mi, en iyinin (i7 ve i5) iki altı?
@ turkay: sen de mi brutus!!

en az i5 mi olsun diyorsunuz?

mümkünse ekranın büyüklüğüne aldanmayıp, i5 almak bir seçenek olabilir. yakın fiyatlara vardır kesin.

@ turkay: minimum ram ve ekran karı için de öneride bulunabilir misin?
çözünürlük en az 1920p, ok.

Aynının sony vaiosu var bende. süper memnunum.. sadece buna ssd harddisk takarsan süper verim alırsın. i3 2.4ghz son derece yeterli bir işlemcidir. Fiyat da çok uygun geldi bana. Hiçbir ekleme yapmadan bu hali bile işini görür. 17.3 güzel seçim. Oyun ve çalışma için.

4gb olabilir ram, ileride 8gb'a yükseltebilmek şartıyla. fakat şu anda almak daha ekonomik olabilir 8gb'ı.

ekran kartı ise nVidia gt750m gibi bir şey olsa iyi olabilir. fakat bunların olması o fiyatı 800-1000$'a çıkartır o da var. harici bir ekran kartı olsa bile olur. paylaşımsız.

ama film izlemek ve pdf okumak için bunlara ihtiyacınız yok. onu da belirteyim.

ya "i3 olmaz" diyenlere soruyorum: adam pdf okuyup film izleyecek' i5 ile ne yapacak tane tane anlatabilir misiniz??

newegg.com
ecost.com
dell.com

bugs.mysql.com demişler. Bir bak istersen.

Çözüm olmadı.

veritabani baglantisini her kurdugunda sunu calistirman gerekiyor.

mysql_query("SET NAMES 'utf8'");

baglanti kurdugun fonksiyonun icine bunu ekle mutlaka.

Ekledim. Her türlüsünü denedim, işe yaramıyor :(

php dosyalarinin encoding ayarini kontrol ettin mi?
html tarafinda da utf8 tanimlaman lazim, dosyalarin da utf8 olmali.

Encoding ayarları doğru, utf8_general_ci, utf-8, utf8_turkish_ci, hepsini denedim. olmuyor malesef :/ Belki "Ümit Besen" diye eklediğim veri VT ye ""Ãœmit Besen" değil de, "Ümit Besen" şeklinde eklense sorun çözülecek. Nasıl yapabilirim?

sutunun collation'i utf8, peki tablonun ve veritabaninin ne durumda?
verdigin ornekte bir yerlerde encoding problemi ya da uyusmazligi oldugu anlasiliyor.

Veritabanı, tablo, sütun, sayfa encode hepsi utf-8.

oncelikle gorevlilerden korkma.
orasi sahis magazasi degil sonucta etiket fiyatlarinda satis yaparlar.

n olursa olsun yatagi (dosek) mutlaka deneyerek al. yani internetten gorup alma.

ikeada guzel secenekler var gidip bakman lazim tabi

Ben ikea malm karyolalarını çok beğeniyorum: www.google.com.tr

yatak ölçünü de karyola ile uyumlu almayı unutma.

yatmadan alma.

sakın alma. 1 haftada kırılıyor.

ikea'dan yatak alınmaz. başka bir şey al.

Mobildeyim o yüzden bilgisayar özelliklerini araştıramıyorum ama eğer laptopunuzun SATA3 desteği var ise ve aldığınız SSD SATA3 destekliyse, iyi performans alırsınız. Öncelikle bilgisayarınızın SATA desteğini öğrenmeniz gerek. SATA2 ise aldığınız SSD çok hızlıda olsa SATA2 hızında çalışacaktır.

SSD sata2 de dahi normal hard diskten kat be kat daha çok performanslı çalışır. mühim olan yazma okuma hızı değildir. şöyle anlatayım;

hard diski kıyıya park etmiş içinde zilyon tane konteynır olan bir gemi olarak düşünelim. her bir konteynır veri olsun. klasik hard diskler bu koyneynırlara vinçler gibi erişirler. vinç (okuma/yazma başlıkları) dönerek koytenırın olduğu yere gider veriyi ordan alıp ilgili yere (ram) aktarır. ssd de her konteynırın altında kapak vardır. ilgili veri lazım olduğunda bu kapak açılır konteynır aşağı(ram e) direkt olarak düşer.

sata ii ile de ssd kullanmış birisi olarak düşünmeden ssd al derim.

tek farkı 280 mb civarında okuma/yazma hızına ulaşabilirsin en fazla. ama programların açılışları/windows un açılışı vs deli gibi hızlanır.

@washe; bu deneyimi masaüstünde yaşadım ve memnun kaldım. Aynısını laptopta yapmak istiyorum. Ama laptopumun SATA 3 destekleyip desteklemediğini anlayamıyorum. Onu bulmaya çalışıyorum. sence destekliyor mu?

Bu arada beklentilerimden biri de, ssd daha az elektrik harcadığı için daha uzun giden batarya süresi. gerçekçi bir beklenti midir?

www.intel.com

chipsetin bu ve burda yazılana göre sata iii desteği var.

2.5 inch hdd ve muhtemelen 5400 rpm bir disk vardır şu an.

şöyle bi googleladım; sen de arayabilirsin "power consumption ssd vs 2.5 hdd" şeklinde. ssd lerin 2.5 inch hdd lere göre enerji tasarrufu sağladığı biraz yalanmış :) hissedilebilecek bir fark yok arada.

Sata 3 desteklediğine sevindim :)

ms publisher bir araştırın isterseniz

ben paint ile yapan tanıyorum. sanırım bakış açısıyla ilgili

Daha dün paint ile yaptım, oluyor.

abi paint ile diyorsunuz da benim elimde 200-250 adet ürün var. sizce paint ile pratik şekilde yapılabilir mi? yapılır diyorsanız bükemediğim eli öpüyorum derim.

www.catalogmachine.com

söyle bişi buldum. aslında bundan bir proje yapılır diyip. ufak bir google araması ile zaten yapmışlar amk dedim. kendi kendime.

bir de ufak tavsiye böyle işler ile karşılaşınca ilk yapmanız gereken şey; google'a yapmak istediğiniz şey ve yanına online maker/tool yazarsanız iyi kötü bişirşeyler çıkar sanırım.

bence powerpoint ile çok rahat yaparsın. oradan pdfye çevrime imkanında var.

Matbaa baskısı olacaksa elde patlar. Öncelikle çalışma CMYK ve 300dpi olmalı. Bilgiğim kadarıyla ne excel'de, ne paint te böyle bir seçenek yok. Dijital baskı olacaksa bilemem.

yok abi pdf olacak müşterilere göndereceğim, bir de en fazla tablete yükleriz müşteri ziyaretlerinde göstermek için.

Anakartınız 4 x SATA II 3Gb/s bağlantıya sahip. Evet destekler. Ancak bu bağlantı türüne uyumlu SSD almanız gerekir. Eğer SATA 3 uyumlu SSD alırsanız anakartınız bunu SATA 2 olarak çalıştıracağı için SATA 3 hızındaki SSD performansını alamazsınız.

sata 3 alırsanız geleceğe yönelik yatırım yapmış olursunuz.

sata 3 alırsam benim anakartım -performansı yetersiz olsa bile- destekler mi?

destekler. anakart sata 2 ise sata 2 hızından çalışır sadece.

sata 3 ile sata 2 arasında çok ciddi performans farkı olur mu?

SATA II 3Gb/s - SATA III 6Gb/s

anlaşılacak kadar değil. ilk defa ssd kullanacaksan ikiside sana gayet güzel gelir. şu var anakartın sata2 ise ssd yide sata2 alabilirsin ucuz olur azcık. ileriye dönük düşünme ssd yi. neler çıkar kimbilir. ömrüde çok uzun diyolar zati.

eşek olmasa da bi yerlerde böcek mezarlığı falan olabilir mi? havalandırın dicem ama yapmışsınızdır heralde? bol bol oda spreyi sıkın bari

hiç sanmıyorum, her yere baktım ama hiçbir şey yok. bu sabah aniden duydum ve sonrasında geçmek bilmedi. ara ara gidiyor ara ara geliyor aslında. kafayı yicem. çok sinir bozucu.

banyo giderlerinden geliyor olabilir. bizde de olur bazen, rüzgar ters estiğinde banyo giderlerinden pis koku gelir anlığına.

öyle olsa herkesin duyması gerekmez mi ama? sadece benim odamda ve hissedilmediği an, hissedilene oranla çok daha az.

şöyle bi şey olabilir; mutfak ya da tuvalatin oradaki lavaboları bi koklayın. bazen logar ters rüzgarla çok kötü koku yapıyor. bi de kombinizi kontrol edin. doğalgaz kaçağı olabilir.

kablo yanığı olabilir. çok tanımadığınız bir kokuysa iğrenç gelmiştir.
bir de aklıma osuruk böceği geldi, korkunca veya ölünce çok fena kokar.

biri sen yokken osuruk bombası patlatmış olmasın? bir yerlerde mutlaka bir şey çürümüştür, meyve falan. eğer baca deliği varsa odada, baca deliğinde kuş vs bir canlı da ölmüş olabilir. rüzgar estikçe koku yapıyordur. bunlar hep ihtimal.

varsa halı ıslanmış olabilir. yaş halı da leş gibi kokar. bi gözden geçirin.

giderler, halı ve yatağın el değmemiş kısımları kontrol edildi. koku yapabilecek bir şeye rastlanılmadı.

kurumuş-çürümüş sebze-meyve en yüksek ihtimaldi fakat onlar da yok. balkonum kapalı olmasına rağmen kokmuyor. koku odanın içinde. dolayısıyla dışardan bir şey olmadığını düşünüyorum.

ama hala bir şey bulamadım, odayı temizledim ve azalsa da koku var ve sanırım birazdan ölücem.

dünyanın en ağır hastalığında bile bu kadar şiddetli ve iğrenç bir koku duyulmuyordur bence. teyit ettirdim zaten, o da bir şey bulamadı.

Banyo ya da mutfak lavabo giderinden geliyor olabilir. Ya da su ısıtıcını açık bırakmış olabilirsin?

olasılıksız kitabında da adam böyle koku alıyordu. sonu kötü oldu.

yazdığınız her şeyi yaptım/denedim/kontrol ettim ve sonuç yok.

hadi ben şizofrenim de, ev arkadaşım da mı öyle? olm var koku, olmayan kokuyu niye aliyim, eşek ölüsü gibi kokuyor işte.

valla koku bir gelip bir gidiyorsa bunun sebebi rüzgardır. odamda diyorsun sana şöyle bir örnek vereyim. bizim salonda oda spreylerinden var nefret ettiğim. salonda ama ne zaman fıslasa, koku bir şekilde cereyan yoluyla benim odaya geliyor kapı kapalı bile olsa, sanki burnumun dibine sıkılmış gibi.
her evde bir hava akımı yolu oluyor yani.

odanın balkon camı kapısı pimacam (pimapenden daha sempatik bi kullanım bence) mı?
o pimacamların lastikleri siyah mı?
o lastik ve pencere cam herneyse o aralıklara baktın mı?
lastikler çürümüş kokuşmuş arasında böcek möcek leşi var mı?

balkonda kedi ölüsü bile olabilir!?
yatağın altına sunta ya da cekyatsa kasasına ya da bazaysa açılıp kapanan zımbırtısına osuruk böceği girmiş ölmüş olabilir. bu mevsimin favori böceği kendisi.

odanın aydınlatması böyle yarım karpuz mu diyolar hani genelde balkonlarda olur yazın içine binbir çeşit sinek girer arada sırada en yüreklimiz çıkıp onu söker falan, öyle bişeyse onun da kıyısını köşesini kontrol et.
aynı şey uzun florasanlar için de geçerli.

banyoya tuvalete ya da mutfaga duvar duvara dayalı isen dayalı olan duvarın da giderin olduğu yer ile aynı duvara bakıyorsa, duvar nem çekmeye başlamış ve kısa bir sure içinde ıslaklığını belli edecek , küflenecek olabilir?! çamaşır makinesi namussuz çok yapar bunu.

bunların hiçbiri değilse öl anasını satıym.

buldum. allahıma buldum. halının kenarları, oraya hiç su gelmemesine rağmen, artık ıslandı mı nemlendiyse ne oldu bilemiyorum, koku yapmış. halının üzerine ve diğer kenarlarına bakmıştım ama orayı es geçmiştim.

halıyı yıkamaktan başka çarem yok mu? halısız oturmayı da sevmiyorum pek. halı yıkama da az para değil. kenarları neden öyle oldu ama şimdi onun?

bu arada cecilia 100 yıldır duyurudayım favorimsin, çok seviyorum seni.

halıyı dışarda havalandırmayı dene, koku gitmezse yıkatıcaksın mecbur.

çözdün mü yazalım mı?

hallettim teşekkürler.

hayatı evlenip de yakalayacaksanız bu kabul edilemez. huzurlu ve mutlu olun bir şey yakalamanıza gerek yok.

Kadınsan sorun yapman "norm"al. erkek isen de sorun yapmaya başla bence.

Etrafındakiler evlenince insan kendide ulan bendemi bir problem var diyor ister istemez tabi yaşın gelmiş sana bir kız bulalım diyen etraftaki teyzeleri/akrabalarıda unutmayalım tabi.

Evlenmiş olmak için evlenilmez tabi herşey nasip kısmet hiç beklemediğin bir anda karşına biri çıkar evlenedebilirsin.

Bence evlenmek istiyorsan göz ucu ile etrafa bak ama çokda kendini kasma derim.

kızsan normal, yaşıtlarının hepsi o dönemde aynı şeyleri yaşıyorlar, treni kaçırıyor muyum sendromu diyoruz.

erkeksende ufak ufak evlenmek gerektiğinin ufak velakin ürkütücü baskısının başlamaya başladığı yıllardır. kızlar için 29sonrası erkekler için 35 sonrası gibi. ,

Ne diyeyim kafana uygun birisini bulup evlenmek güzel bir şey. evlenmek için illa 5 yıl tanışıp sevişip aynı evi paylaşıp karşındakinin otunu b.k.nu bilmek gerekmiyor. Zaten yüzdeye vurduğumuzda en çok ayrılan gruplardan biri o grup, evlilik öncesi ve sonrasında.

O moron denilen sınıfa giren pek çok arkadaşım var, 25 yaşında iş askerlik evlilik üçgenini tamamlamış olan.

Hiç biri de "mutluluğu" dışarda aramıyor, pek çoğu gayet mutlu rahat, evlerinde yaşayan güzel insanlar.

30a kadar bolca partner değiştirip seks bağlarında koşuşturup her gece ortamlarda eğlenmek size göre "hayatını yaşamak" olabilir ama bazıları için de hayatın yaşanacağı başka yaşam türleri var.

Her grup insanı sadece kendi "ideal yaşam biçimin"de mutlu olabileceğini düşünmek mantıki değil.

hayatını anlamlandıracak bir şeyin yoksa evlen tabiy. düzenli cinsel hayatın olur birkaç yıl. daha sonra da düzenli olur belki ama sıklığı azalır.
tam senin yaşta evlendim mesela, sonra yani kısa süre sonra ayrıldım, seninkine benzer gerilimlerim vardı muhtemelen, evlenmeme bu tür gerilimler sebep oldu. şimdi bana çok tuhaf geliyor o zamanları düşününce mesela. bunlar geçici ruh halleri. eskiden evlilik mi vardı? gerçi olabilir, 200.000 yıldır sosyal sosyal ortada dolaşan bir türüz neticede. ruh halleri geçicidir. işin kötü tarafı hayatını bunlar yönetiyor.

Evlenipte kendini mi yakacaksın, hala bekarken kendini şanslı hissetmelisin.

Biyolojik saatiniz çalışıyor, bu saate uymak veya uymamak sizin elinizde.
Tıpkı sabah belli bir saatte uyanıp işe gitmek gibi,
O saatte uyanmamak elinizde değildir ama işe gitmemek elinizdedir, ama fakat faturaları ödemek için işe gitmek zorundasınızdır.

Biyolojik saatiniz sizi uyarıyor

sevgili arkadaşım hayat yalnız geçmiyor, evlenmek bir hayat tarzı.

hayatta kendine bir yol arkadaşı, hatta çocukların olursa yol arkadaşları ediniyorsun.

isteyen evlensin, istemeyen evlenmesin. ancak kimse kimseye de kendi hayat tarzını zorla empoze etmesin. kimse kimsenin zamanını alıp kısmetine mani olmasın.

herkes kendi yolunda gitsin.

kendi kararını kendin ver. ali, veli ve deli seni etkilemesinler. onlar seninle bir ömür geçirmeyecekler.

başlıkta da ifade edildiği üzere bir sorunsaldır. neden evlenmek istediğinizi düşünün, sebepleri maddeleyin, onları evlenmeden de yapabiliyorsanız yapın, yapamıyorsanız evlenin.

Yaz aylarının genel sıkıntısı. Hep diyorum azıcık düşünceli olun 12 ay var aralıklarla evlenin bekar insanları germeyin diye anlatamıyorum. Sonbahar gibi düzelirsin sakin ol.

www.generateit.net

mod_rewrite rule generator olarak da aratabilirsin


mantık "rewriterule regexp replace" şeklinde ilerliyor.

RewriteRule ^karikaturler/([^/]*)/([^/]*)$ /index.php?sayfa=karikaturler&islem=karikaturGoster&karikatur_id=$1 [L]

Bir sürü form denedim, bunu da denedim, ama olmuyor. Birkaç farklı serverda da denedim. Neden olmuyor anlamış değilim..

Demcey ile mc peace olabilir mi?

mike hammer diyeceğim ama?
ya da streets of san francisco?

tr.wikipedia.org'li_ve_1980'li_y%C4%B1llarda_TRT'de_yay%C4%B1nlanan_ithal_diziler

bakmadıysanız buraya da bir gözatın.

miami vice?
www.imdb.com

Bilmiyorum ama gelmiş geçmiş polis dizilerinin isimleri burada. Belki oradan çıkar.
en.wikipedia.org
Bulunca haber verir misiniz, merak ettim de.

Simon & Simon
www.tv.com

edit: B ile başlamıyor ama bahsettiğiniz tipte iki elemanın oynadığı - bunlar dizide kardeşti - dizi olarak bunu hatırlıyorum.

Dempsey ve Makepeace değil.
Mike Hammer değil.
Professionals (CI5) değil.
Steets of SF değil.
Miami Vice değil.
Simon & Simon değil.

Bunu hatırlayadan ölmek istemiyorum. :)
B ile başladığını hatırlasam da; işte bulamadığımdan emin olamıyorum.

baretta olabilir mi?

maalesef. o da değil.

jeneriği ıslıkla çalıp vocaroo'ya falan kaydedebilir misiniz? belki bir hatırlayan çıkar.

edit: Banacek, Barnaby Jones, Bergerac, Booker, Banyon, Boon, Bulman dizilerinden biri olabilir mi?

booker?
www.imdb.com

ama ikinci elemanı hatıllayamadım

Çok iyi olmadı ama;

Jenerik müziğinin ana teması:

vocaroo.com

Daha uzun hali:

vocaroo.com

Bu kısım net hatırladığım kısım. 2 tekrar, yarım oktav üstten tekrar, bir tekrar

Bir de şarkının sonunda; bu yukarıda ıslakla çaldığım kısmın az değişiği çalıyor diye hatırlıyorum; şöyle tarif edeyim: ilk linkteki ıslığı iki bölüm gibi düşünün - (tekrar tekrar) + (iniş). İşte bu şarkının sonu dediğim yerde bu (tekrar tekrar) kısmını farklı notalardan iki ya da üç kez tekrarlayıp; (iniş) tabir edilen kısmı crescendo ile bitiriyordu...diye kalmış aklımda.

çok umutsuzum: ama çok teşekkür ederim bu ses kayıt sitesini öğrettiğiniz için.

yılı ve yayinlanma donemi(yaz - kis aylari gibi) daha kesin olsa gazetearsivi.milliyet.com.tr den yayin akisina bakilabilir ama bu aralikta "polisiye dizi" gibi kelime aramalari bir sonuc vermedi.

su sanirim :)
www.youtube.com

89 ekim'de denk geldim
gazetearsivi.milliyet.com.tr

Evet! :D

Ben de üyelik isteyince yarın yaparı diye savsakladım ama ilk tahminim 88 ekim; ikinci tahminim 89 ekimdi.

Bellamy.

Bir ülkesini hatırlayamamışım, ki bu da çok şeyi açıklıyor: neden wikipedia listesinde olmadığını, ve neden benim ingiltere diye hatırladığımı.

Problem çözüldü, herkese teşekkür ederim.

Galiba Youtube de bölümleri de var.

sitenin adresini hatanın sayfasını ne yaparken olduğuna falan bi bakmak lazım.

stackoverflow.com
forum.ceviz.net
www.google.com.tr

şununla bir alakası olabilir mi?
www.eksiduyuru.com

kendi kendine tıklama yapıyorsa yeni mouse çözüm olacaktır, sadece hareket ediyor olsa kıl toz vs. kaçmıştır derdim ancak tıklama sorunu genelde düzelmiyor.

aynı sorundan işyerindeki pc de muzdarip. ben de yanıtını bekliyorum.

not: laptop ise elin touchpad'e dokunuyor da olabilir.

şimdi internette araştırayım dedim ve genelde acer marka aletlerde varmış bu sorun ki bendeki de acer.

yazık be. bana da uygunsuz geldi bu durum. hani 3 erkek çalışan olur kadın tek kalır bi tuhaf olur anlarım da.

@divit de doğru söylüyor. belki teklif etmişlerdir o istememiştir. bilemeyiz tabi.

belki de temizlikçi hanım daha yenidir, belki biraz daha samimiyet gerekiyodur, bilemedim

yok abla aylardır burada 7 - 8 ay olmuştur sanırım.

kendi tercihleri olabilir. küçük ofislerde o tip şeyler pek olmaz.

bence burada sandığınız gibi sınıf farkından çok samimiyet olayı var. yani belki diğer iki çalışan çok yakın ya da öğlen yemekte biraz muhabbet etmek istediler; 3.bir kişinin (beyaz yaka,mavi yaka, yönetici, mühendis, çaycı ne olursa olsun) ne işi var aralarında.. belki paralel pozisyonda olsaydı da yanlarında olmayacaktı, abartmayın hemen canım.

İşletme sahibi olarak söylüyorum. Bizim insanımız cıvıtır kolayca azıcık bir samimiyeti büyütür. Personelimin çoğu da zır cahil olduğu için ya ofisimde tek başıma sıkıla sıkıla yerim ya da ustabaşı nebilim firmadan gelen biriyle yerim ama asla işçimle birlikte yemem. Ayda bir iki sefer cay molalarında onlara katılıp genel bi ortam değerlendirmesi yaparım sıkıntosı olanı dinlerim o kadar.

insanlar üstleriyle pek yüz göz olmak istemez haklı olarak fakat küçük müesseselerde zaten yüz göz olunduğu için beraber yemeleri lazım, ayıp olmuş öyle. ama büyük yerlerde üstlerle yemek yemek istemez gerçekten insanlar.

Sitenizin upload bölümünden php ya da siteniz ne ile tasarlandıysa o tarz bir dosya upload edip o dosyayı çalıştırmışlar. Dosya upload kontrollerini iyi yapmak gerekiyor.

klasör izinleri 755, ama hala içine yazdırabilmişler. kaç olması lazım ki?

klasör izinleriyle de ilgili olabilir ama kullanıcıdan dosya istediğiniz bir bölümde dosya uzantı kontrolünü sağlıklı yapamamışsınızdır. örneğin resim yüklemesini bekliyorsanız jpg gif ya da png uzantılarını süzmelisiniz. ya da php asp aspx gibi uzantıları elemelisiniz.

tam emin değilim ama
(bkz: mysql_real_escape_string)

ftp programı kullanıyorsan bir kontrol etmende fayda var. index'i değiştiriyorlarsa ftp trojani yemiş olabilirsin.

mysql e veri eklerken nasıl bir fonksiyon kullanıyorsun ?

"select * from blabla where = $degisken " tarzı birşey yaparsan sql injection yersin
bunun yerine prepared statement kullanmanı tavsiye ederim.

@rodrane; evet söylediğin şekilde kullanıyorum, bu sıkıntılı mı? çok yaygın bir kullanım oysa?

bu yöntemi bir örnekle açıklayabilir misin? ilk kez duydum açıkçası.

mattbango.com

şunu bir incele istersen.

Bu konuyla ilgili şöyle bir kod buldum;

$stmt = $dbh->prepare("INSERT INTO REGISTRY (name, value) VALUES (:name, :value)");

$stmt->bindParam(':name', $name);
$stmt->bindParam(':value', $value);
// insert one row
$name = 'one';
$value = 1;
$stmt->execute();

bu koda şu sql kodunu entegre edebilir misiniz, örnek olması bakımından:

$ekle = mysql_query("INSERT INTO hsiteleri(hsitesi_baslik, hsitesi_url, hsitesi_onay) VALUES('$hsitesi_baslik', '$hsitesi_url', '$hsitesi_onay')");

$stmt = $dbh->prepare("INSERT INTO hsiteleri(hsitesi_baslik, hsitesi_url , hsitesi_onay) VALUES (:hsitesi_baslik, :hsitesi_url ,hsitesi_onay :)");

$stmt->bindParam(':hsitesi_baslik', $hsitesi_baslik);
$stmt->bindParam(':hsitesi_url ', $hsitesi_url );
$stmt->bindParam(':hsitesi_onay ', $hsitesi_onay );

bu arada bir sitem yine hacklenmiş. kodlar arasında şöyle bir şey gördüm "Web Shell by xxxx" web shell ile nasıl hackleme yapılır? sql injection ile bir alakası var mı bu yöntemin?

@rodrane;

Bu yöntemi SELECT, DELETE, UPDATE vs. şeysinde de kullanabiliyor muyuz? yoksa sadece INSERT için mi?

Mümkünse onlar için de birer örnek verebilir misin. Çok çok makbule geçiyor, öyle böyle değil.

hepsinde kullanabiliyorsun tabiki.

web shell'in
sql injection ile de alakası de olabilir , linux sunucularda yanlış yetkilendirme sonucu (chmod) ile de alakalı olabilir. bir sürü sebepten olabilir.


bir güvenlik danışmanına belli bir ücret ödeyip sistemini kontrol ettirmen en mantklısı gibi duruyor.

ya da tecrübesiz bir hacker ile karşı karşıyaysan sunucuna erişim sağlayan ip kayıtlarını kendin ya da hosting firmana inceletip tanımadığın ipleri savcılığa da verebilirsin. ama bu sadece seni o saldırgandan korur.
ben gene de güvenlik hizmeti almanı tavsiye ederim.


ayrıca acunetix web vulnerability diye bir yazılım var bununla sitendeki açıkları da inceleyebilirsin.

Onlar gerektiği vakit "aa bak evrim zaten burada yazıyormuş" derler ve unuturlar, sen merak etme.

hristiyanlıkta ''dünya 6000 yıllıktır, havva adem'in kaburga kemiğinden yaratılmıştır'' gibisinden beyanlar var. dünyanın yaşı hesaplanınca, peşinden evrim kuramı da gelince hristiyan inancını sarsabildi. ama kuran'da böyle bariz çürütülmüş açıklamalar yok. bu tarz tartışmalara girebilecek modernlikte insanlar ''evrim olabilir ama doğruysa da allah'ın kontrolünde gerçekleşmiştir'' diyebiliyor. diğerleri ya evrim tartışamayacak kadar yobaz oluyor ya da kendince evrimi çürütmeye çalışıyor.

(bkz: yaratılış atlası)

edit: adoramer3ku haklı. din hemen her döneme ve konuya ayak uydurabiliyor zaten. gün gelir bir fetva yayınlanır olur biter.

kilise kabul etti cami kabul etmedi diye bir ayrım yapılamaz. daha evrimi kabul etmemiş çok sayıda hristiyan insan var. vatikan'ın kabul etmesi ne kadar bütün hristiyan aleminin kabul ettiği gibi görülüyorsa da öyle denemez. müslümanlığa baktığımız da durum biraz daha zor. vatikan gibi bir otoriteye sahip bir mezhep yok.

ayrıca evrimi kabul eden ilahiyat profesörlerimiz var. ateist olsam da sevdiğim hasan aydın var. hazetmesem de caner taslaman var. meşhur bir adam daha vardı ama şu anda hatırlayamadım.

ABD'de bi hristiyan radyosu var, sabahtan akşama, günde iki defa, evrim karşıtı yayın yapar.

eğer gerçekten çok merak ediyorsan zahmet edip şu yazımı okursun: (bkz: evrim teorisi/#26849058)

dunyanin yuvarlak oldugu kanitlandigi halde hala inaniyor insanlar, cunku dini organize eden insana degil, insanustu bir guce inaniyorlar. yani, vatikan veya baska bir dini figur yanlis yapabilir ve yanlis seyi savunabilir, yapabilir ama ilahi guc acikca aciklamalar yapmadigi icin sorumluluk o guce yuklenmez. aciklamasi bu diye dusunmekteyim.

bir nevi tayyip'in gezi olaylarindaki tavri gibi. ilk baslarda herkesin gordugunu gorebilse kendi gelecegine kursun sikmazdi.

ilk baslarda herkesin gordugunu goremedigi yetmiyor gibi ilk tutumun da hatali olacak. niye? cunku senin soyleyegeldigin seylerden farkli bir sey soyleniyor. sahip oldugun gucten ve o zamana kadarki aliskanliklarindan dolayi buna cok sert cikiyorsun. cunku essek degilsin, kabul gorurse uzun vadede sana zarar verecek soylemler. ve sen de bulundugun kulturden ve insanin dogasindan dolayi bilmedigin seyler hakkinda atip tuttugun icin zaten o konuma gelmissin, bundan sonra da oyle yapacaksin.

ve bir kere de sert cikistiktan sonra da gercekleri gormeye baslasan bile tukurdugunu yalayamazsin. bundan sonra baska yolu yok, kendi gercekligini yaratmaya baslayacaksin. aklinda en ucuk 'rasyonel' cozumler uyduracak bunlara kendin de inanmaya baslayacaksin. disaridan bakan insanlar sasiracak, sana soylenen teori seninkilere gore cok daha olasi degil miydi diyecekler, bu kadar farkli teoriye inanmaktansa ilk teoriye inanmak daha kolay olmaz miydi diyecekler. ama sen kendini sorgulayamayacaksin. biliyorsun ki sen kendinden suphe duymaya baslarsan arkandakiler daha kotusunu hissedecek. onlari bosluga dusurmek kimin hakki ki? esas itici guc onlarin inanclari olmamali mi zaten?

cunku tum gerceklere ragmen pesinden gelen de olacak ama gittikce azalacak, radikallesecek. aslinda akli basinda herkes biliyordu ki evrim gibi yeni gerceklerle senin zamanin dolacak, ama sen de bunu umutsuzca engellemeye calisacaksin. belki bir sure erteleyeceksin, ama engelleyemeceksin. cunku gerceklerin er ya da geç açığa çıkmak gibi bir huyu var.


tldr; cunku islam liderleri hristiyan liderlere gore daha cok guc sahibi.

kozyatağı karfır'a bakın orada var. fiyatı bilmiyorum.
avrupa yakasında aramak lazım ama sirkeci eminönü oralarda banko vardır.

kaliteli bir şeyler arıyorsanız: www.decathlon.com.tr mağazaları var dekatlonun hepsi avrupa yakasında.

festival ve/veya ufak çaplı tatil için falan arıyorsan, ben de alacağım, şöyle bişey buldum. fiyatı bayağı uygun, yorumları da fena değil.

www.hepsiburada.com

Decathlon

beşiktaş çarşısında adrenalin diye bir yer.ben oradan 3 kişilik tek mevsimlik çadırı 50 liraya aldım.oldukça iyi çıktı çadır.

en ucuzu tahtakale mercan pazarı civarında. fiyatları araştırmak ve iyi pazarlık yapmak şartıyla. zengin bir görünümle gitme, mevzudan anlamadığını da belirtme yeter. hatta bilen biriyle gitmen mantıklı olacaktır.

toprağın altında direkt temasla ezilmesin diye tahtalar konur sonra toprak atılır üstüne. yan yatırma olayını tam bilmiyorum sağ tarafına çevirmiş olabilirler.

Hasir konulmasi disinda olay bu sekilde gerceklesir.

Hasir konuldugunu katildigim 15-20 cenazede hic gormedim gerisi tamamen ayni.

yan yatirma olayi sana oyle gelmis olabilir.

o tahtalari mezarlik sonradan cokmesin diye de koyuyorlar. eger koymazlarsa toprak zamanla asagi dogru oturuyor.

bizim memlekette tahta sağlam olmaz diye beton blok konuyor üzerine. Mezarın içinde kocaman bir boşluk oluyor.

3 defa mezar kazma işlemine yardım ettim köyümde.
hasır olayını bende görmedim/duymadım.
tahtalar ezilmemesi içindir.
yan yatırma doğrudur,
mezarı normal bir şekilde dibe kadar kazılır,
dipten içeri doğru bir girinti yapılır ve mefta oraya konur.
üzerine tahtalar dizilir. sonrasında toprak atma işlemi.
bizim oralarda "yan yatasın" diye bir beddua vardır yani ölesin geberesin manasındadır.

benim gördüğüm mezarlar genelde derindi, üzerine o kadar toprak yığıldığında onu taşıyacak kadar güçlü tahta pek yoktur. o incelikte ve yapıda tahtalar genelde taşımaz. zaten mezar kapatıldıktan kısa süre sonra toprak çukurlaşır içersi kırılıp çökmüş demektir.

ezilmesin diye konsa da ezilir. not düşeyim dedim.

yüzü kıbleye çevrilir. tahta cenaze ezilmesin diye konulur. bir de sanırım cenaze yok olduğunda üstteki toprak aşağı çökmesin diye konuluyor da olabilir. ben de dedemi gömerken izlemiştim, prosedürü oradan biliyorum. çok korkacağımı sanırken en ufak bir şey bile hissetmemiştim. hatta ağlayanları anlamakta güçlük çekmiştim. çok enteresan bir gündü benim için. çok da hassas bir tipimdir esasen.

hasırı bende görmedim.
tahtadan farklı olarak beton bloğu ben de gördüm.
o kazılan yerin yanında girintiye konulması benim ilgimi çekiyor, yani merhum mezarların toprak dolu kabarık yerinin altında değilde onun kenarında. bu da demek oluyorki aslında mezarlar arasında dolanırken üstlerinden geçiyoruz.

tabi ki çökme olacak ama ezim ezimmi olsun altta.
zamanla zaten çökecektir. onun içindir ki hemen mezar taşını bilmem neyini dikmezler beklerler belli bir zaman sonra yaparlar.
beton blok olayı var bende gördüm.

bir de bişey daha soracaktım unutmuşum.

tabut öyle tahtadan filan değildi. herhalde alüminyumdan gri renkli bişeydi. üstü de açıktı. bu da normal mi?

şehir neresi merak ettim? pek normal değil bence, çok cenazeye de gitmedim ama hasır da bilindik bir şey değil.

yukarda soruda da yazmıştım gerçi. şehir aydın.

(git: 639869)

bende yeni düzeldi, mobilde bir problem yok.

evet entry silmeye çalıştım scriptler çalışmadı. sonradan geldi.

bende hala çalışmıyor. google chrome kullanıyorum.

bende de gidik yaklaşık 1 saattir.

big lebowsky

www.imdb.com

www.imdb.com

(bkz: the pursuit of happiness)

içinde inceden bir aşkımsı var, ama asıl konsept güzel: (bkz: Once)

www.imdb.com

bu gece konsept, "hiç aşk" olsun. forevır elon ama hepi vit it.

Dogayi seviyorsan dersu uzala

once +1 de benden gelsin.

ispatlamasını isticekler,nasıl yapacak? :(

mantık çerçevesinde düşündüğümüzde taciz edildiğine dair bir kanıt olmadığından doktora bir yaptırım uygulanacağını sanmıyorum.

fakat şikayetlerde kimliğini gizleyerek şikayette bulunabiliyorsun, aklınızda bulunsun. olay davaya falan giderse kimliğini gizleyemezsin.

ne ugrasacaksiniz sikayetle falan kirin agzini burnunu olsun bitsin. sikayetle cigeri sogumaz insanin.

bence de haklıyken haksız duruma düşmek isteyen bir barbarsanız gidin kırın ağzını burnunu. +1

maalesef, ingilizce hazırlık +1.
ustunden zaman gecmeseydı de kanıtlayamazdı. hemşire bi şey gördü mü acaba? kadın ıcın zor olabılır belkı ama adını ogrenıp sız hemsıreyle konusamaz mısınız gormusse ve hatırlıyorsa belki onun yardımı dokunur.

şikayet edin. yaptırım olmasa da adı kirlenir ki hekim seçme hakkı burda devreye giriyor.

sağlık bakanlığının ilgineceğini düşünüyorum ben de. sağlık müdürlükleri sallamayabilir.

Bence bir karşılık beklemeden şikayetinizi yapın. adam hakkında bu şikayet kayıt altına alınsın. 3-5 kişi daha aynı nedenden dolayı şikayette bulunursa sizin şikayetiniz de anlam kazanır. mutlaka şikayet edin, beklentiye de girmeyin ama. hem belki siz şikayet ettiğinizde daha önce başkalarını da taciz ettiği ortaya çıkar.

doktorun ağzını burnunu kırmak gerçekten güzel bir seçenek fakat işi olduğundan daha çirkin hale getirecektir, hem de hafif bir ceza olmaz mı? birkaç haftada iyileşir yüzü gözü. benim istediğim meslektaşları, ailesi, çalışmak için başvurduğu hastanedekiler görsünler sicilinde yaptığı şeyi. mesleğinden olsun hatta, parasını pulunu kaybetsin, evine haciz gelsin, karısı boşasın, sokaklarda yaşamaya başlasın, açlıktan dilensin, kendini satsın, tinerciler musallat olsun, kuytuda götünü kessinler ben de her gün sokaktan geçerken göreyim bunları. sonra da ağzını burnunu kırayım, işte o zaman olur.

ama benim sorumun daha teknik bir cevabı var sanırım.

#mavijojobatanecigi: olur mu canım hemşire olur genelde doktorun yanında. hele ki bayan hasta gelince hemşiresi yoksa bile gider çağırır öyle muayene eder normalde doktorlar.

bence şikayetle hiçbir şey elde edilemez. ortada en ufak kanıt yok zaten. ben de meraklı değilim barbarlığa ama bu vaka için başka bir yol yok. yanından geçerken anama küfretti diye dalın gitsin haksız duruma falan da düşmezsiniz merak etmeyin. hala orman kanunları geçerli bu memlekette maalesef.

bi bayan arkadaşı gizli kemera alıp muayene olmaya gitsin.

@ingilizce hazırlık,
sonra gelsin "istanbul'da bir doktor daha barbarca bir saldırıya uğradı, ttb kınama bildirisi yayınladı" haberi. ama evet, bir şekilde yanına kalmasın isterim. belki de en sonunda temiz bir dayak yiyecek. hatta şahsın ailesi duyarsa gebertirler belki adamı.

@bacardicola,
gizli kamera kaydı kanıt olarak sayılmıyor maalesef.

ben de tam aynı şeyi yazacaktım bacardicola yazmış, bir bayan arkadaşın gizli kamerayla muayeneyi gitmesi her şeyi kanıtlar ama kim kendini elleterek böyle bir şeyi göze alır. tartışılır burası.

ben olsam adamın bir şekilde resmini bulup tacizci doktor şeklinde afişler bastırıp, hastane civarındaki köşelere asardım gecenin bir yarısı kimse görmeden. ha ama güvenlik kamerasından falan yakalanırsam da suçsuzken suçlu duruma düşerdim. bu da riskli geldi bana şimdi.

elim kolum bağlı oturmaktansa muhakkak afiş tarzı bir şey düşünüp yakalanma riski en düşük, adamın yüzünü kızartıcak en yüksek faaliyeti muhakkak gerçekleştirirdim.

O gün hemşire içeri girdiğinde onu şahit olarak tutabilirdi. Keşke o gün hemşireyle konuşsaydı isim filan alsaydı en azından, sorsaydı şahit olur musun filan gibi.

184 SABIM'i arayın. aynı hastanenin hasta hakları birimine de dilekçe yazacak. mutlaka değerlendirilir. bunları kesinlikle yapmalısınız.

soruşturma açılınca benzer eylemleri de ortaya çıkacaktır muhtemelen. sadece arkadaşınızın olayı nedeniyle ceza almasa bile ortaya çıkan diğer olaylarla birlikte ceza alır.

www.last.fm

yardımcı olabilir

King Crimson dinle.

tam olarak opeth tarzı değil, ama benzer ruh halini yansıtan birkaç grup önerebilirim:

Anathema,
In Flames,
Within Temptation,
Epica,
Dark Tranquillity (Özellikle (bkz: Haven )albümü)
Rotting Christ ((bkz: A dead Poem) albümü) full album: www.youtube.com
Nightwish..

Bunların hepsi çok değerli gruplardır.

Senin ilacin camel.

her ikisi de "int". onunla alakalı gözükmüyor.

ne gibi bir hata aliyorsunuz?

hata almıyorum işin kötüsü :(

sqlfiddle.com'a gore:

Schema Creation Failed: You have an error in your SQL syntax; check the manual that corresponds to your MySQL server version for the right syntax to use near '$yazilar= mysql_query("SELECT
t_koseyazilari.*,
t_siteyazarlari.*
FROM t_koseyaz' at line 1:

hata almıyorsan yanlış yaptığını nasıl anladın?
veri listelenmiyorsa ya veri yok yahut listeleme kodunda hata var.

$yazilar= mysql_query("SELECT * FROM t_koseyazilari
INNER JOIN t_siteyazarlari
ON syazar_id=kyazisi_yazar
ORDER BY kyazisi_id DESC ");
if(!$yazilar) echo mysql_error();
else echo mysql_num_rows($yazilar);

dersen satır sayısını yazdırır; hata varsa da hatayı.

sorunu çözdüm arkadaşlar, yazı eklerken "kyazisi_yazar" kısmını NULL ekliyormuşum. hata oradaymış. Yani yukarıdaki sql çalışıyor, ama boş döndüğü için sayfaya veri çekmiyormuş...

hangi halk? halkın çoğunluğu mursi'yi destekleyip seçmişse, bunu değiştirmek orduya mı düşmüş? daha 1 yıl olmuş üstelik. demokrasi bu mu? demokrasi ne allah aşkına? aynı ordu yeni gelecek hükümete ayaklanacak mursi taraftarlarının da yanında yer alacak mı? aslında hepimiz olan biteni biliyoruz sanırım.

mısırda kaldığım süre içinde mursi'yi seven bir kişi bile görmedim.

e peki mübarekler, mursi, bush, tayyip, esed vs. vs. şerefsizin fırsatçının içten pazarlıkçının ahlaksızın namussuzun önde gideni diyelim. bunun çözümü çevreye zarar verip yakıp yıkıp polisle çatışmaya mı girmektir? orduyu göreve(!) mi çağırmaktır?

pasif direniş denen zamazingodan hiç mi haberiniz yok güzel gözlülerim? toplu iş bırakma, "yalana dolana girmeden" sanal mecralarda propagandayı hiç mi duymadınız?

mısırda olan boku direngezi adı altında burada yapmaya çalıştılar. doları 1.8'den 1.95'e çıkarmak, yolları kesip yakıp yıkmaktan başka neye yaradı? yollara barikat kurup sözde protesto özde eşkiyalık yapan özgürlükçü(!) arkadaşlarımın yarısı şimdi güney illerinde tatilde diğer yarısı da acaba tatile nereye gitsem planlarında.

hala çıkıp polisle çatışanları haklı göstermeye çalışmıyorlar mı, polis gçöstericilere ne kadar insancıl davrandıysa bu göstericiler de o kadar barışçıl bir protesto sergilediler. al birini vur ötekine!

@irminti gel bak güzel kardeşim sana gözünün gördüğü ama farkına varmak istemediğin birkaç söyleyecem. olayların 4. günü beyoğlunda iş yeri göstericiler tarafından yıkılıp dökülen bi tanıdığımıza geçmiş olsun demeye gittik. hemen yan dükkanda koli koli demir bilye satılıyordu. o dükkan, sahibi senin arkadaşına gaz attı diye talan edildi dimi? yan dükkan da o demir bilyeleri parktakiler canları sıkılmasın diye oyun amaçlı satıyordu, kolilerce demir bilye de (ki sadece 1 dükkandaki satışı söylüyorum genelini sen düşün) tesbih yapımında kullanıldı zaten.

ulan adamlar binlerce motolof kokteyli attılar, kusura bakma ben daha nasıl yapıldığını bilmiyorum, normal vatandaşın da bildiğini sanmıyorum. ama senin sevgi böcükleri o molotofları daha uzağa atabilmek için dev sapanlar yaptılar, bu gözler o dev sapanlarla molotof atanları gördü. ellerine peşpeşe havaifişek atan el yapımı silahları alıp peş peşe ateşlediklerini gördüm. bunu yanındaki kız arkadaşı yaralanan mühendis bile yapamaz. ama dur siz sevgi böcüklerisiniz ya! o molotof kokteylelerini, tam otomatik fişek atarlarınızı, demir bilyelerinizi, içine çivi saplanmış tenis toplarınızı vs. sırf yanınızda olurda kız arkadaşınız yaralanırsa elimiz armut toplamasın diye hazırlayıp sırt çantanızda tutuyordunuz zaten!

içinde yaralı polis var mı diye ambulansın önünü kesip içine bakan çağdaş arkadaşlar, ambulansın içinde yaralı polis olsaydı gıdıklayarak adamı sevgi yumağının içine alacaklardı tabi ya!

ayrıca biber gazı zehirlemez, "o gaz da zehirlenen çırpınan insanlar yeniden nefes alıp vermeye başladıklarında... " diye kendinizi acındırmanıza gerek yok, komik oluyorsunuz. dünyanın neresine giderseniz gidin bir grup insan kamuya açık bir yeri işgal ediyorsa oraya müdahale edilir. gelişmemiş ülkeler cop gibi direkt şiddet, gelişmiş ülkeler ise biber gazı gibi pasif şiddet yoluyla oradaki kalabalığa müdahale eder (biz gelimiş olmasak da polisimiz en azından pekçok yerde copu bıraktı).

ayrıca anlamadığım noktalardan biri de şu: polise karşı cengaver olan siz vatanseverler günlerce taksim meydanındaki pkk ve diğer terör örgütü filama ve bayraklarına, propagandalarına ses etmediniz, ses eden 1 (yazıyla bir) kişi ise gözlerinizin önünde ordaki terör örgütü sempatizanları tarafından öldüresiye dövüldü. içinizden 1 Allahın kulu çıkıp yardım etmedi. ama nedense iş polis olunca vay anam vay. sizin lümpen çelişkinizi yesinler!

polis yer yer orantısız şiddet uyguladı mı? uyguladı! göstericiler molotof kokteyleleriyle, tam otomatik fişek atarlarıyla, demir bilyeleriyle, içine çivi saplanmış tenis toplarıyla istanbulun içine etti mi? etti. al birini vur ötekine.

demokrasi'nin kuralları akp iktidara geldiğinden beri mi değişti. bu ülkede şimdiye dek hangi hükümet bir icraat yapmadan önce referandum yaptı, halka sordu? kaldı ki siz halka sorulmasını da istemiyorsunuz. esasen sorun halkın seçtiği şeye karşı hazımsızsınız. çünkü siz kendinizi zeki, mantıklı ve ilerici görüyor, halkı ise gerizekalı, koyun ve gerici olarak görüyorsunuz. size göre halk kömür ve makarna yüzünden akp'ye oy veriyor. akp'ye oy verenler koyun. aptal. bu stereotip'in içini doldurmak için örnek bulma yarışındasınız. oysa toplumda karşılığı olan her kitlenin içinde mal da vardır, akıllı da.

bu yüzden adnan menderes'i astınız. şimdi elinize imkan geçse tayyip'i öldürmek, param parça etmek istiyorsunuz. mısır'ın darbeci ordusuna alkış tutuyorsunuz. siz kendinizi demokrat görüyor, başka herkesi de baskıcı, gerici ve faşist olarak görüyorsunuz. bu ülke baskıyı akp öncesinde gördü. baskı nedir görmek için akp öncesine şöyle bir bakmak lazım.

bu konuya daha fazla vakit ayırmak istemiyorum. alelacele ve duygusal bir yazı yazdım. elbette "siz" diye bahsedegeldiğim kesim muhalif kesimin cuntacı, darbeci, antidemokrat damarıdır. bunlar sizi yansıtmıyorsa üzerinize alınmayıp geçiniz. ama herkes her şeyi görüyor. milletin sesi çok çıkmıyor, ama sizin sandığınızdan çok daha akıllılar. bakmayın usül, yöntem bilmebilirler, "hocam" yerine "bak hele gardaşım" diyebilirler. ama vicdanın dilinin grameri yoktur. vicdan insanın billurlaştığı noktadır.

sevgiler.

bariz oynanmış. bildiğim kadarıyla lenslerin henüz böyle bir marifeti yok.

photoshop ile HDR tarzı yöntemler kullanarak yapılıyor.

natalya ve sergey dışındakiler HDR tekniği. normalde 3 farklı ışık değerinde çekilen fotoğrafları birleştirerek yapılıyor ama şuan telefonlarda uygulama olarak bile var. hatta hdr fotoğraf, video çeken cep telefonları var direk.

sadece renkleriyle oynanmamış, efekt de eklenmiş ki.

smart photo editor ve benzeri programlar var.
mesela 3 numaranin keskinligi arttirilmis.hazir sablonlardan birini sectiginizde program otomatik olarak butun resme uyguluyor.

Valla o zaman fotoğrafçılık da yalan mı olmuş oluyor?

60D.

Canon 60D + Tamron 17-50


canon yazıyormuş, o halde tek seçenek 60D.

650d + 18-135usm

canon 60D

genellikle GMT

türkiye gmt+2 olduğuna göre. gece 02:00 de mi düşer?

saati saatine yazar o.

who.is

Creation date: 21 Nov 2006 22:56:00
Expiration date: 21 Nov 2021 22:56:00

domaini kaptım. hehe.